İçeriğe geç

Arnavutlar Hanefi mi ?

Arnavutlar Hanefi mi? Bir Hikâyenin İçinden Gelen Cevap

Her şey, eski bir Arnavut mahallesinin taş sokaklarında başladı. Yaz akşamlarının o kendine has kokusu, çocuk sesleri ve taş duvarlara çarpıp dönen ezan sesiyle harmanlanmıştı. Bir kahvehane önünde, iki dost yıllar sonra yeniden buluşuyordu: biri stratejik düşünen, çözüm odaklı Arben; diğeri ise empatik, ilişkiler kurmayı seven Elira. Konu, her zamanki gibi derin bir merakla başladı: “Arnavutlar Hanefi mi?”

Bir Soru, Bin Yıllık Bir Yolculuk

Arben, her zamanki gibi sorunun köklerine inmeden rahat edemezdi. “Bak Elira,” dedi gözlerini uzaklara dikip, “bu sadece bir mezhep meselesi değil. Bu, bir halkın tarih boyunca nasıl inandığına, nasıl yön bulduğuna, nasıl kimliğini koruduğuna dair bir hikâye.”

Elira ise daha yumuşak bir sesle, insanların kalplerine hitap eden tarafı ele aldı: “Ve bu aynı zamanda, bir annenin çocuğuna öğrettiği ilk dua, bir dedenin torununa bıraktığı miras, bir toplumun birlikte yaşama biçimi…”

Osmanlı’nın Gölgesinde Doğan İnanç

Arnavut halkının İslam’la buluşması 14. yüzyılın sonlarına, Osmanlı’nın Balkanlara adım attığı dönemlere dayanır. O günlerde din sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir yön bulma meselesiydi. Osmanlı’nın devlet mezhebi olan Hanefilik, hukukun, eğitimin ve gündelik yaşamın omurgasını oluşturuyordu. Arben’in deyimiyle bu, stratejik bir uyumdu: “Bir millet, devletle birlikte yol alacaksa, onun hukukunu, ibadet anlayışını da benimsemek zorundaydı.”

Elira ise meseleyi kalpler üzerinden okudu: “Ama bu sadece bir zorunluluk değildi. Hanefilik, akla ve mantığa verdiği önemle Arnavutların ruhuna uygun bir yoldu. İnsanlar bu mezhepte hem özgür düşündüler hem de ibadetlerini içtenlikle yerine getirdiler.”

Hanefiliğin Arnavut Toplumundaki Derin İzleri

Bugün Kosova’dan Arnavutluk’a, Makedonya’dan Karadağ’a kadar uzanan geniş coğrafyada yaşayan Müslüman Arnavutların büyük çoğunluğu Hanefi mezhebine mensuptur. Bu, sadece bir ibadet biçimi değil, bir hayat tarzıdır. Gündelik yaşamın içinde Hanefiliğin etkileri hâlâ güçlü şekilde hissedilir: nikâh törenlerinden cenaze ritüellerine, eğitim kurumlarından toplumsal dayanışma örneklerine kadar.

Bir Kahvehane Sohbeti: Farklı Yaklaşımlar, Ortak Sonuç

“Biliyor musun Elira,” dedi Arben, masadaki çayı karıştırırken, “Hanefilik sadece dini bir tercih değil. Arnavut halkının tarih boyunca yaşadığı siyasal değişimlere rağmen kimliğini koruyabilmesinin de bir sırrı.”

Elira gülümsedi: “Ve bu kimlik, sadece hukuki metinlerde değil, insanların birbirine sarıldığı bayram sabahlarında, sofralarda paylaşılan dualarda, çocuklara anlatılan hikâyelerde de yaşıyor. Hanefilik, burada bir mezhepten öte, bir kalp dili.”

Gelenekten Geleceğe: Yeni Nesiller Ne Diyor?

Yeni nesil Arnavut gençliği arasında laikleşme ve sekülerleşme eğilimleri artsa da, aile yapısı ve kültürel bağlar hâlâ Hanefi geleneğini yaşatıyor. Üniversite öğrencisi Arlind’in sözleri bunu özetliyor: “Belki eskisi kadar ibadet etmiyoruz ama dedemin öğrettiği duaları hâlâ biliyorum. O kimlik hâlâ içimizde.”

Bu sözler Elira’yı duygulandırdı: “İşte bu yüzden bir mezhebi anlamak sadece ibadet şekline bakmak değildir. O mezhebin, bir halkın hafızasında nasıl kök saldığına bakmaktır.”

Arnavut Kimliği ve Hanefiliğin Ötesi

Arnavutlar tarih boyunca sadece mezheplerle değil, kimliklerinin farklı katmanlarıyla da mücadele ettiler. Osmanlı’dan sonra gelen ulus-devlet süreçleri, laikleşme dalgaları, göç ve diaspora hayatı… Tüm bunlara rağmen Hanefiliğin izleri silinmedi; aksine kültürel bir omurga hâline geldi.

Bugün Arnavut toplumunu anlamak için sadece tarih kitaplarına değil, bir annenin duasına, bir dedenin nasihatine, bir gencin iç sesiyle kurduğu ilişkiye de bakmak gerekir. Çünkü orada, yüzyıllar önce başlayan o manevi yolculuğun izleri hâlâ canlıdır.

Sonuç: Bir Mezhepten Fazlası, Bir Hafıza

Gecenin sonunda Arben ve Elira sessizce sokağın sonuna yürürken, taş duvarlara çarpan ezan sesi tekrar yükseliyordu. Arben stratejik analizini tamamlamış, Elira ise kalplerin hikâyesini anlatmıştı. İkisi de biliyordu ki cevap basit bir “evet” ya da “hayır” değildi. Arnavutlar büyük oranda Hanefi’ydi, evet. Ama bu, bir ibadet tercihi olmanın ötesinde, tarih boyunca bir kimlik taşıyıcısı, bir bağ kurucu, bir anlam yolculuğuydu.

Ve belki de bu yüzden, o taş sokaklarda yürüyen her Arnavut, atalarının duasını taşırken aynı zamanda geleceğe bir anlam da taşıyordu. Mezhepler değişebilir, yollar ayrılabilir ama o dua, o bağ, o hikâye… Hep aynı kalır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet giriş yapcasibom